Yalan

 

        Anne babalık  yaşattığı  duygulardan dolayı  hayatta bir birey için ayrı bir  yeri bulunur.Tarifsizdir...

Ebeveynlik, uzun bir macera gibi  içinde birçok duyguyu barındırır.Olumlu -olumsuz birçok farklı duygu ve düşünce sizleri bekler.Sevgi,kaygı,kıskançlık,umut,huzur,endişe..vb.

Yaşanabilecek her şeye rağmen  anne babalık  büyük bir keyiftir.

 

       Çocuk büyütmek her ne kadar büyük bir keyif olsa da birçok zorluğu da beraberinde getirir.

Anne babalar   çocuklarını yetiştirirken her dönem   farklı   problemlerle  karşılaşırlar.

Bu sorunlar bazen çok küçük  olabilirken bazen de büyük olabilmektedir.

 

        Bir bireyin yaşamında çocukluktan yetişkinliğe  kadar hemen her dönem problemler olur.

Yaşanan sıkıntılar farklılık göstererek  bireyin yaşamında ortaya çıkar ancak yaşanan sıkıntıları yansıtma konusunda yetişkinlerle çocuklar arasında  önemli bir fark bulunur.

Çocuklar yaşadıkları olumlu veya olumsuz duyguları  genel olarak  davranışlarıyla ortaya koyarlar

 

Sözlü iletişim tamamen yoktur demiyorum ama altını esas çizmek istediğim nokta; çocukların ne hissettiklerini gerçekten anlamak istiyorsak temel alacağımız dayanaklar davranışlarıdır.Çocukların gerçekliği davranışlarında yatar.

 

Çocuktaki olumsuzluklar , davranışlarla kendisini ortaya koyar.

Yaşanan duygusal dalgalanmalar, üzüntüler ve kırgınlıklar  kendisini davranışlara yansıtır.

 

 

Karşımıza Çıkabilecek Sorunlar

 

-Gece Korkuları

-Yalan Söyleme

-İzinsiz Alma(Hırsızlık)

-Saldırganlık

-Alt Islatma

-Parmak Emme

-Tırnak Yeme

 

           Yaşanan  sorunları anlamak için çocukların hayatlarının tümüne bakmak zorundayız. Yaşanan her sorun   bütünün bir parçasıdır. Her olumsuz davranışın kendi başına  da bir önemi vardır. Tek başına  bir anlam da içerebilir. Her sorun çocukların duygudurumu ile ilgili bize bilgi verir  ancak  hangi  problem yaşanırsa yaşansın çocuk gelişiminde yaşanan  davranışsal sorunları anlamak ve sorunları çözmek için  bütünsel değerlendirmeler yapmak zorundayız. Genel olarak yaşamlarına bakmalıyız.

Aile ilişkileri ,okuldaki tutumları ,arkadaş ilişkileri ve bu soruna eşlik eden diğer sorunları ele alarak değerlendirme  yapmalıyız...

 

 

 

*Çocuklar neden yalan söyler?

 

 

        Yaşamda her birey ilginin kendi üzerinde olmasını ister. İlgi , sevginin  ve değerin sembolüdür.

Çocukluk çağı  ise ilgi ve sevgi  ihtiyacının diğer dönemlere göre daha  yoğun hissedildiği bir dönemdir.

Anne babaların çocuklarına gösterdikleri ilgi ve sevgi bazen çocuklara yetmeyebilir. Çocukluk çağı ben merkezci  olduğundan  , çocuklar anne babalarının ilgisinin devamlı kendilerinin üzerinde olmasını isterler .Çocuk için paylaşmak zordur…

 

        İlgi ve sevginin yetersiz hissedildiği durumlarda , çocuklar duygusal sıkıntılar çekmeye başlarlar.Duygusal sıkıntıların olması çocuklarda  davranışsal problemlere neden olur .Bunlardan biri de yalandır.

 

        0-7 yaş dönemi ile  ergenlik çağı kişiliğin geliştiği bir dönemdir. Çocuklar , yaşam karşısında kişilikleri tam oturmadığı için doğru davranışı bulmakta bazen  zorlanırlar. Kişiliğin tam oturmaması ve duygusal olgunluğun tam oluşmaması hatalara yol açabilir. Bu hatalardan biri de yalandır.

 

       Yaşın büyümesi ile çocukların sosyalleşme ihtiyaçları oluşur. Okul hayatının anaokulu ile  başlamayla   sosyal çevre genişler. Aile dışındaki çevrenin oluşmasıyla farklı insanlarla diyaloglar oluşur. Okulla birlikte çocuklar sosyalleşmeye başlar. Sosyalleşme çocuğun yaşamına   olumlu birçok şey kattığı  gibi alınganlıkları ve kırgınlıkları birlikte getirir.

 

      Çocuklar yaşadıkları kırgınlıklar ve alınganlıklar  karşısında duygusal problemler yaşayabilirler.

Yaşadıkları problemler  karşısında duygusal ihtiyaçlarını karşılamak ve ruhsal dengelerini sağlamak amacıyla   yalan  davranışını sergileyebilirler.

 

       Çocukluk çağında  mental ve fiziksel  gelişim  yoğun yaşandığı için   duygusal iniş  ve çıkışlar olur.

Bu iniş  ve çıkışların sonuçlarından birisi de yalandır.

Her çocuk yalan söyleyebilir ama  buradaki  püf noktası; yalan davranışını ne zaman çocuğumuzda bir sorun olarak ele alacağımızdır.

Ölçümüz ne olmalıdır?

Yalan davranışını değerlendirirken nelere dikkat etmeliyiz?

 

Yaşanan sorunu ele alırken bakmamız gereken üç temel kriter bulunmaktadır.

 

1)Nitelik

 

2)Nicelik

 

3)Tolerans

 

 

 

Bir olumsuz davranışın patolojik olup olmadığını ayırt etmek için  niceliğine ve niteliğine bakmalıyız.

Burada davranışı değerlendirirken iki kriteri de aynı derecede dikkate almak zorundayız.

Önem olarak ikisini bir sıraya sokamayız.

 

Çocukluk çağında farklı olumsuz davranışlar ortaya çıkabilir ancak bu yaşanan olumsuz davranışların sıklık derecesi önemli bir göstergedir. Yalan söyleme davranışı peşi sıra oluyorsa, bir davranış olmaktan çıkıp bir alışkanlık haline gelmişse ; anne babalar olarak yaşanan bu sıkıntıyı dikkate almak zorundayız.

 

Çocukluk döneminde olumsuz davranışların olabileceğini biliriz. Çocuklarımız da doğru davranışı öğrenirken hatalar yaparlar ve bu hatalardan biri de yalandır. Her olumsuz davranışta olduğu gibi yalana da niceliğine ve niteliğine göre tolerans gösteririz.

 

 

Sadece bir davranışın belli bir sıklıkta olması patolojik teşhisi için yetmez.

Olumsuz bir davranışa ,  bireyin yaşam kalitesini bozmadığı  ölçüde tolerans gösterilir.

Doğruyu öğrenmesi ve yanlıştan vazgeçmesi için zaman verilir ancak çocuk yalanı bir iletişim olarak seçmişse, hatalarıyla yüzleşemeyip yaptıklarının sorumluluklarını alamıyorsa, aile hayatı  ve arkadaş ilişkileri bozuluyorsa ve yalanı tek bir olayda değil , birçok farklı durumda bir savunma biçimi olarak kullanıyorsa; anne babalar ve biz eğitimciler olarak bu davranışı ciddiye almalı ve üzerinde durmalıyız.

 

 

 

*Peki anne babalar yalan söyleyebilir mi?

 

 

Anne babalar çocuklarını en iyi şekilde büyütmek isterler.

En iyi okullarda ,en iyi şartlarda ve en iyi imkanlarda…

Ve bu haklı  bir istektir..

 

En iyisini dilemek, mükemmeli  aramayı getirir. Mükemmeli yaşatmak ve  en iyisini bulmak, her zaman mümkün  olmaz.

 

       Yaşamda  maalesef  mükemmel diye  bir şey  de  yoktur.  Mükemmel anne baba  olmadığı gibi mükemmel çocuk veya çocuk eğitimi de  yoktur. Tabiat için mükemmel diyebiliriz. İnsan fiziksel olarak da   mükemmeli içerebilir  ancak  insanın ruhsal yapısı ve bunun sonuncunda davranışları ne kadar dikkat edilse bile  mükemmel olamaz.

 

        Peki bu gerçek anne babalar tarafından bilindiği halde neden buna karşı gelinmektedir?

Anne babalık  mantığın yanında ağırlıklı olarak  duyguların hakim olduğu bir süreçtir.

Anne babalar gerçeğin ne olduğunu bilirler ancak içlerinden gelen sese göre davranırlar.

Duygular karar vermede hakimdir. (Anne babalığın doğasıdır..)

 

        Mükemmeli yaratma isteği   esasında anne babaların kendilerini kandırdıkları bir düşüncedir.Olmayan bir şeydir.Bir bakıma yalandır..Ve çocuk hayatında ilk yalan , anne baba tarafından söylenir..Hem de bir hak olarak görülerek..

 

      Yaşamın içinde bazı durumlarda zorunluluklar vardır. Bazen ilk başta anne babalar çocuklarını korumak amacıyla doğruyu söylemeyebilirler. Bakın!! Bunu iyi ayıralım:Doğruyu söylememekle yalan söylemek aynı şeyler değillerdir.Doğruyu söylememenin içinde; tehlikelerden koruma ve çocuğun ruh sağlığını koruma isteği vardır.Tabiki  çocuk eğitiminde dürüst bireyler yetiştirmek temel amacımız ancak çocuklarımıza dürüstlüğü öğretirken de dikkatli ve temkinli davranmak zorundayız.

 

Peki çocuklarımıza ne zaman ve nasıl doğruları söyleyeceğiz?

 

        Teknoloji ,internet ve görsel medyanın hızlı gelişimi çocukların çok yönlü gelişmelerini sağlamaktadır.Bu hızlı gelişim sonucunda farkındalığı kuvvetli çocuklar büyümektedir.Farkındalık soru sorma becerisini de  arkasından getirmektedir.Dönem farklı olduğu için sorular da eskisi gibi olmayıp eskisinden daha zor olarak anne babaların karşısına çıkmaktadır. Farklı sorularla karşılaşan anne babalar sorular karşısında  zorlanmaktadır. Sorulara karşı nasıl cevap vereceğimizi belirlemenin temel iki kriteri bulunmaktadır. Birincisi ; çocuğun ruh sağlığını  koruma refleksi , ikinci ise ;  çocuk gelişiminin sınırları.

 

        Çocuklar bazen anlayamayacakları konular üzerine sorular sorabilirler.Örnek olarak  ölüm, cinsellik,din gibi..vb. Burada vereceğimiz cevabı çocuğun ruh sağlığını bozmayacak bir şekilde vermeliyiz. Sınırlı,sade ve  sorunun cevabına yönelik.Çocuğun soru sorma isteğini  de kırmadan ve merak motivasyonunu da  koruyan bir tutumla cevap vermek gerekir.

 

         Çocukların öğrenmesi geçmişe göre daha hızlıdır ancak çocuk gelişiminin  hala bir sırası bulunmaktadır. Fiziksel ve mental gelişimin basamakları hala sabittir.Bu basamakları görmezden gelerek çocukların anlamayacağı cevapları vermemiz ne bilgilendirme açısından ne de çocukların ruh sağlığı açısından bizlere bir fayda getirir.Çocuğun yaşına göre davranmalı,  kapasitesini dikkate alarak cevaplarımızın sınırlarını çizmeliyiz.